
Remziye Ülker 'Datça da bir kontes'
Arş. Yazar Ahmet Bulut
REMZİYE ÜLKER
‘’Datça da bir kontes’’
İnsanlar yaşadıkları hayatın içerisinde sosyal olması, çeşitli etkinliklerde yer alması, üretken ve aktif olması belki genç yaşlarda normaldir ve fazlacadır. Ancak yaşlanınca onu hayata bağlaya bilecek çok az şey olduğunu sanıp biraz geri çekilir, değersiz olduğunu hisseder kırılır üzülür, yıkılır yaşamı boyunca elde etmek için verdiği emeklerin hiçbir değerinin olmadığını düşünür ve kendini dış dünyaya kapatır.
Bu düşünce tarzı ülkemizde ve özellikle Anadolu bölgesindeki insanlarda çokça görüp karşılaştığımız bir gerçektir, bunun en büyük nedeni, gençliğinizde elde etmek için kendinize zaman ayırmadan çalışarak, koşturarak kazanmak istediğiniz maddi değerlere olan tutkudan kaynaklanır. Kısaca dünya malına düşkünlük ve maddiyata olan ihtirastır.
Yaşlanınca belki elde etmek için olmasını istediğiniz, her şeye ulaşmışsınızdır ve her şeyinizde vardır, ancak bu kez onları kullanmak istediğinizde hem fiziksel hem de ruhsal yönden çok şey kayıp ettiğinizi anlarsınız. İşte o zaman hayatınızda keşkeler başlar. Birde gençliğinizde kazandığınız bir hobiniz veya sanatsal bir uğraşınız yoksa eyvah dersiniz, bir boşluğa düştüğünüzü anlar ve bir köşeye çekilmekten başka yapabileceğiniz bir şey kalmamıştır.
Genel olarak, erkekler kendilerini ev ile cami arasına kapatırken, kadınlar ise ya torun bakar ya da kendini eve kapatır ve TV dizilerini kaçırmadan izlerler. Üretkenlikten uzak, sanattan uzak hareketsiz bir hayatın içine girerler, bir birinin aynısı olan günler yaşamaya başlarlar. Bu kez de vücutta ağrılar ve hastalıklar başlar. Gençliklerinde kazandıklarını ve birikimlerini yaşlandıklarında ortaya çıkan hastalıklarının tedavisi için harcamaya başlarlar.
Bu duruma düşmek istemiyorsanız ve fırsatınız varken hayatınızı gözden geçirin, bu kısacık dünya yaşantısını başından sonuna kadar olan süreyi iyi değerlendirin, çünkü sizden bir tane daha yok. Kendinizi önemseyin, her şeyin iyisine layık olduğunuzu, her türlü olumsuzluğa rağmen yaşadığınızı, bütün sıkıntıların mutlaka bir sonu olacağına inanarak sizi mutlu edecek şeyleri katın hayatınıza.
Ben böyle özel birisiyle tanıştım konuştum onu dinledim, bunu da sizlerle paylaşmak istedim.
2023 Yılı Ekim ayında Muğla’nın Datça ilçesinde Kaymakamlık, Belediye, Türk Musikisi Federasyonu ve sivil kuruluşların desteğiyle bir müzik festivali düzenlenmişti. Bu festivale ülkemizin her bölgesinden Türk Halk müziği ve Türk Sanat müziği icra eden dernekler davet edilmişti. Elazığ ilimizi de Kültür ve musiki derneği temsil ediyordu, bende bu organizasyona davet edilmiştim. Festivalin birinci günü Türk Halk Müziği ikinci günü ise Türk Sanat Müziği toplulukları Sahne alarak izleyicilere doyumsuz bir müzik ziyafeti sundular.
Öncelikle böyle bir organizasyona destek olan ve düzenlenmesine vesile olan Başta Hemşerim olan Kaymakam Murat ATICI başta olmak üzere, bizleri de misafir eden değerli arkadaşım Menşure ve Ata YAVUZ çiftine ayrıca emeği geçen her kese gönülden teşekkürler.
Festivalin ilk gününde açık hava tiyatrosuna gelerek programa katılanlar arasında, tekerlekli bir sandalye ile gelen ve sahnenin ön kısmında kendisine yer verilen bir hanım efendi dikkatimi çekmişti. Tekerlekli sandalyesinin arka kısmına bir Türk bayrağı asmış, başında beresi mütevazı kıyafeti ve çevresine verdiği güzel enerjisiyle, konser de icra edilen tüm türkülere eksiksiz eşlik etti. Bir süre sonra çantasından çıkardığı tef ile türkülere eşlik etti.
İkinci akşam da Türk Sanat müziği konserine gelerek yine sahnenin önünde kendisine ayrılan yerde yine icra edilen şarkılara eşlik etti. Yine bir süre sonra tefini çıkardı bu kez de ritim tutarak programa tüm konsantresiyle katılmaya çalıştı. Dikkatimi o hanımefendinin üzerinden alamadım, ilerlemiş yaşına ve geçirdiği hastalıkları bir kenara bırakıp hayatın içinde olmaya çalıştığı ve inanılmaz keyif aldığı belliydi bir süre sonra dayanamayıp yanına giderek tanışmak istedim. Önce kendimi tanıttım, ben emekli Kültür ve turizm Müdürü olduğumu, Elazığ’ dan geldiğimi söyleyince mutlu oldu ve yanında ki sandalyeye oturdum.
İsmini sordum Remziye ÜLKER dedi, inanılmaz bir enerjisi vardı güler yüzü ve tüm nezaketiyle karşıladı beni programı sonuna kadar birlikte izledik ve zaman zaman sorular sorarak tanımaya çalışıyordum. Konuşması cevapları ile tam bir ’’KONTES’’ gibiydi kısaca hayat hikâyesini dinledim onun iznini almadan burada hayat hikâyesini paylaşmak istemem ancak şu kadarını söyleyebilirim, çok şey görmüş çok şey yaşamış.
Acıyı, kederi, hüznü, üzüntüyü, sevinci, neşeyi, mutluluğu fazlasıyla tatmış ama yine hayattan kopmamış, aslında saçlarındaki aklar ve alnındaki kendisine de yakışan çizgiler çok şey anlatıyordu. Yürüme zorluğu çektiği halde hiç hastalıklarından bahsetmeden yaşadığını, mutlu olduğunu yaşamından çok keyif aldığını elinden geldiğince ilçede yapılan tüm sanatsal faaliyetlere katıldığını, ayrıca topluma yaralı olan sivil toplum örgütlerinde görev aldığını ifade ederek, insanlara yardım etmekten inanılmaz mutluluk duyduğunu birkaç kez yinelemişti.
Bana bir sözü hatırlatmıştı, ‘’ Vücudun senden izin almaksızın yaşlanır, ruhun ise sen izin vermeden yaşlanmaz’’.
Ülkemizin bu cennet köşesi ve hayatın yavaş ve acelesiz yaşandığı bu güzel ilçede, Kendi ifadeleriyle ‘’ Acelen varsa ne işin var Datça da’’ sözünü de doğrulayarak yaşandığına şahit oldum. Remziye hanım benim gönlümde tam bir kontesti, örnek alınacak bir hayat sürdürmekteydi, güler yüzü, yaşam enerjisi, kendisiyle barışık oluşu, çocukluğunda itibaren sanatsal faaliyetlerden hiç kopmayışı ona yaşamayı sevdirmiş ve bunu da çevresindeki insanlarla paylaşmaktan mutluluk duyarak yaşadığına şahit olmuştum.
Remziye ÜLKER’ in elini öperek ve kendisine sağlıklı uzun bir ömür dileyerek ayrıldım. Hayratını bu denli sanatsal faaliyetlerden uzak kalmayarak yaşayan Remziye hanımın insanlarda ileriki yaşamlarında bir kapı açmasını gönülden diliyorum.
Ahmet BULUT
Araştırmacı- Yazar