
İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY
Yavuz Gezer
İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY
His yok ,hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Hüsrana rıza verme... Çalış... Azmi bırakma:
Kendin yanacaksan bile, evladını yakma!
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş.
Sesler de;" Vatan tehlikedeymiş...
Batıyormuş!"
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kolda yapışsam demiyor bir tarafından!
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryadı bırak, kendine gel,çünkü zaman dar...
Uğraş ki ;telafi edecek bunca zarar var.
Mehmet Akif Ersoy Atiy'i Karanlık Görerek Azmi Bırakmak şiiri.
Akif'in memuriyet hayatına başladığı satırlarla yazımı noktalamıştım.
Göreve başlamakla birlikte ;Rumeli merkezli Edirne ile Anadolu merkezli Adana ve Arabistan merkezli Şam havalesinin çeşitli bölgelerinde bulaşıcı hayvan hastalıkları üzerine çalışmalar yaptı. Ordu için gerekli alımları yapmakla görevlendirildiği Şam ve civarında Arabistan coğrafyasını ilk defa yakından tanıma imkânını elde etti.
Ayrıca küçük yaşta başlayıp da tamamlama fırsatı bulamadığı hafızlığını da ikmal eden Mehmet Akif, şiir ve sanat anlayışının şekillenmesinde etkili olan halkı ve köylüleri de yakından tanıma imkânını elde etti.
Bu seyahatleri esnasında; İslam dünyasının kelâm, felsefe ,tefsir ve usul-i fıkıh alanlarında tanınmış âlimlerinden Fahreddin er Razi, Hüccetü'l İslâm İmam Gazali, Fars edebiyatının en büyük şairlerinden Hafız ve Sa'di -Şirâzi gibi isimlerin eserleri ile meşgul oldu. 1895 yılından itibaren
Gayret, Hazine- i Fünun gibi edebiyat dergilerinde imzası görülmeye başladı.
İstanbul yıllarında memuriyetinin yanı sıra bir yandan da Halkalı Ziraat ve Çiftlik Makinist Mekteplerin
de Kitabet-i Resmiye (resmi yazışmalar kılavuzu) hocalığı yaptı. (1906-07).
II . Meşrutiyet'in ilanının akabinde (Ağustos 1908 )Ebul'ula Mardin ve Eşref Edib'le birlikte döneminin en önemli ilmi ve fikri yayını olup daha sonra tüm şiir ve yazılarını neşredeceği Sırât-ıMüstakim
(dosdoğru yol) mecmuasını çıkarmaya başladı. Aynı yıl İstanbul Darül fünun'u Edebiyat şubesi Osmanlı Edebiyatı Müderrisliğine de getirildi. Bir yandan da kısa bir müddet heyet-i ilmiye üyeleri arasında bulunduğu İttihad ve Terakki cemiyeti'nin Şehzadebaşı Kulübü'nde Arapça edebi eserler okutup Arap edebiyatı ve tercüme usulü dersleri verdi.
Birçok okul ve cemiyette farklı görevlerde bulundu...
1911 yılı Nisan'ından itibaren 7 kitapta toplayacağı Safahat adlı eserini Sırat-ı Müstakim(dosdoğru yol )mecmuasında neşre başladı .Safahat (birinci kitap )dışında Akif, farklı tarihlerde Süleymaniye Kürsüsünde(1912) Hak'kın Sesleri(1913), Fatih Kürsüsünde (1914 ),Hatıralar(1917) Asım (1924) ve Gölgeler (1933) adlı kitapları neşretmiştir...
1913 yılında mesai arkadaşına yapılan haksızlık dolayısıyla memuriyetten ayrıldı.
1914 sonbaharında Mısır ve Medine'de iki aylık bir seyahat yaptı...
1914 yılında Teşkilat- ı Mahsusa'nın görevlendirmesi ile Berrin'e gitti .
İtilaf Devletleri safında savaşıp esir düşen Müslüman askerlerin kamplarını ziyaret ederek, savaş sonrasında bağımsızlık yolunda teşvik eden konuşmalar yaptı.
1915 yılı Mayıs- Ekim ayları arasında Teşkilat-ı Mahsus'a Başkanı Kuşçubaşı Eşref idaresindeki bir heyetle, devlete sadık kabilelerin desteğini sağlamak amacıyla Necid bölgesiyle Medine'ye gitti. Bu seyahatlerindeki intiba ve ihtisaslarını uzun manzumelerle dile getirdi.
1918 ortalarında bir ay kadar Lübnan'da bulundu. Döndükten kısa bir süre sonra şeyhülislamlığa bağlı Darü'l- Hikmet'il- İslamiyye'nin baş katipliğine ,1920 Ocak'ında da asli üyeliğine getirildi.
I . Dünya Savaşı sonrasında 1920 yılı Şubat ayında Balıkesir'e giderek Kuva-yı Milliyecilerle görüşerek Zağnos Paşa Camii ile çeşitli yerlerde halkı birlik ve direnmeye çağıran vaaz ve konuşmalar yaptı ...
8 Nisan 1920 tarihli gizli belgeye( şifreli telgraf) göre;"Burada ulemaya ihtiyaç vardır. Ali Bey'le görüşülerek Hoca Fatin,şair
Mehmet Akif efendilerin ve sair tensip edileceklerin sür'at-i sevkleri" talimatıyla Akif, Milli Mücadele'ye katılması için bizzat Atatürk tarafından Ankara'ya çağrıldı.
(Muhtemelen 9 Nisan 1920 tarihinde )Eşref Edib ile Ömer Rıza Doğrul'a Akif, "artık burada duracak zaman değildir, gidip çalışmak lazım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire( aydınlatmaya) ihtiyaç varmış. Çağırıyorlar. Mutlaka gitmeliyiz Ben yarın Ankara'ya hareket ediyorum .Hiç kimsenin haberi olmasın sen de idarehanenin işlerini derle topla, Sebilürreşad klişesini de al, arkamdan gel. Meşihattakilerle de ( şeyhülislamlık) temas et, Harekat-ı Milliye aleyhine bir halt
etmesinler,"dedi.(TÜRKGÜN Yayınları.)
Ve Anadolu'dan gelen davet üzerine 10 Nisan 1920'de 12 yaşındaki oğlu Emin'i de yanına alarak gizlice yola çıktı. Yolda buluştuğu Ali Şükrü Bey ile Geyve'ye, oradan da Büyük Millet Meclisi'nin açılışının ikinci günü olan 24 Nisan'da Ankara'ya vardı. Bu seyahat Kuvayi Milliye tarafından organize edildi.
Hacı Bayram Camii'ndeki ilk vaazı üzerine Darü'l-Hikmet-i İslamiye'deki görevinden azledildi.
Biga'dan en yüksek oyu alarak Mebus seçildiğinden habersiz olan Akif, meclis reisi Mustafa Kemal Paşa'nın teklifi ile Burdur'dan mebus seçilerek meclise girdi. (5 Haziran 1920)
Cehennem olsa gelen göğsümüzde
söndürürüz.
Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz .
Düşer mi tek taşı sandın? harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Birlik şiiri- Mehmet Akif Ersoy
devam edecek