Psikolog Ezgi Sarıgül

Ruhun Yükü Bedende Taşınır: Depresyonun Bedendeki İzleri

Psikolog Ezgi Sarıgül

Ruhun Yükü Bedende Taşınır: Depresyonun Bedendeki İzleri 


Depresyon, yalnızca duygudurumda meydana gelen bir
bozulma olarak değerlendirilmemelidir; aynı zamanda beden üzerinde çok boyutlu etkiler yaratan, bütüncül bir psikobiyolojik süreçtir. Günümüzde depresyonun psikosomatik etkileri üzerine yapılan çalışmalar, zihinsel süreçlerin bedensel işleyiş üzerinde doğrudan bir yansıması olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bazı acılar kelimelere sığmaz. Bazı sessizlikler öyle derindir ki, en gürültülü ortamlarda bile yankılanır. İşte depresyon, çoğu zaman görünmeyen ama bedende yankı bulan bir sessizliktir. İnsan ruhu sustuğunda, beden konuşmaya başlar. Çünkü içimizde çözülememiş her duygusal düğüm, zamanla fiziksel bir ağrıya dönüşür.
Depresyon yalnızca zihinsel bir karanlık değil, aynı zamanda bedensel bir yüktür. Sabahları uyanmak ağır gelir çünkü sadece göz kapaklarımız değil, içimizdeki umut da kapanmıştır. Kaslarımızda bir ağırlık, kalbimizde tanımsız bir sıkışma, midemizde açıklanamayan bir boşluk… Tüm bu belirtiler bedenin fısıltılarıdır: “İçeride bir şeyler yolunda değil.”
Depresyon bedende şöyle yankı bulur:
    •    Sürekli yorgunluk hissi, uykuyla dinlenmeyen bir beden.
    •    Boyun ve omuzlarda taşınan görünmez yükler.
    •    Boğazda düğümlenen kelimeler, yutulamayan duygular.
    •    Mide ağrıları, iştah değişimleri — ya hayattan kaçmak istercesine fazla yeme, ya da tamamen vazgeçercesine iştahsızlık.
    •    Sebepsiz ağrılar, baş dönmeleri, nefes darlıkları…

Aslında beden, ruhun tuttuğu matemin ağıtlarını kendi dilinde dile getirir. Modern tıp bazen bu belirtilere teşhis koyamaz çünkü her ağrı, her sızı laboratuvarla ölçülmez. Bazıları sadece içsel bir boşluğun yankısıdır.
Peki, bu görünmez yükten nasıl kurtulur insan?
Çözüm, önce duymaktan geçer.
Kendini duymak, hissettiklerini bastırmadan kabul etmek… Her “iyiyim” diyenin içinde ağlayan bir yan olabilir. Ve o yan, en çok duyulmak ister. Depresyonun en karanlık odası, fark edilmemiş duygularla doludur. Odayı aydınlatan ilk şey ise şefkattir: önce kendine, sonra başkalarına.
Ruhsal iyileşme bedeni de hafifletir.
    •    Terapiyle kelimelere dökülen yükler, kaslardan çözülmeye başlar.
    •    Hareket eden beden, sıkışmış duygulara alan açar; yoga, yürüyüş, nefes egzersizleri bedenle yeniden bağ kurmanın yollarıdır.
    •    Sağlıklı bir uyku düzeni, sadece yorgunluğu değil; karanlığı da hafifletir.
    •    Bazen bir fincan bitki çayı, bazen bir dost sohbeti, bazen de sadece durup nefes almak şifa olabilir.
Ve en önemlisi: umut.
Çünkü insan, umudu olduğu sürece iyileşir. Depresyon, içimizdeki ışığın geçici olarak sönmesidir. Ama hiçbir karanlık sonsuz değildir. Her gecenin sabahı, her fırtınanın dindiği bir an vardır. Önemli olan, o sabaha uyanmayı seçmektir.

Ruhun yükü bedene ağır geldiğinde, bu bir zayıflık değil; derinliğin göstergesidir. Ağrıyan yerlerimiz, aslında en çok sevgiye ihtiyaç duyan taraflarımızdır. Ve her yara, doğru ilgiyle kabuk tutar. Kendine nazik ol. Çünkü sen, iyileşmeyi hak ediyorsun.

Yazarın Diğer Yazıları