Psikolog Ezgi Sarıgül

DOKUNULAMAYAN DÜNYALAR

Psikolog Ezgi Sarıgül

Dokunulamayan Dünyalar

Otizmde İletişim ve Aile Süreci
Otizm Spektrum Bozukluğu(OSB), sosyal iletişim, dil gelişimi ve davranış örüntülerinde nörogelişimsel farklılıklarla seyreden, her çocuğun kendine özgü bir gelişim profiliyle ilerlediği geniş bir spektrumdur. Klinik gözlemler ve bilimsel veriler, OSB’li çocukların çoğunda dil gelişiminin ya hiç başlamadığını ya da bağlamsal kullanımı sınırlı bir biçimde ortaya çıktığını göstermektedir. Çocukların konuşamaması, konuşmayı başlatmakta zorlanması ya da sözel uyaranları anlamlandırmakta güçlük yaşaması; çevre tarafından çoğu zaman “anlamıyor”, “isteksiz” veya “görmezden geliyor” gibi yanlış atıflarla yorumlanabilir. Oysa bu durum, çocuğun sosyal bilgiyi işleyen nörolojik devrelerinin farklı çalışmasından kaynaklanır. Pek çok çocuk, diğer çocukları fark eder, onların dünyasını merak eder, kabul görmek ister; ancak sosyal ipuçlarını takip etmek, karşılıklılık kurallarını çözmek ve uygun zamanda etkileşime girmek onlar için bilişsel olarak oldukça zorlayıcı olabilir. Bu nedenle çoğu çocuk sosyal ilişkiye girmek isterken aynı anda ilişkiden çekilir; bu karmaşık döngü, sadece çocuğun değil, ebeveynin ruhsal süreçlerinde de önemli bir yük yaratır. Günlük yaşam becerilerinde görülen zorluklar giyinme, çatal-kaşık kullanma, ince motor gerektiren görevlerde zorlanma çoğu zaman motor planlama ve yürütücü işlevlerdeki gelişimsel farklılıklarla ilişkilidir. Bu nedenle çocuk bir davranışı yapamadığında bu durum beceri eksikliğinden çok, nörogelişimsel bir işleyiş farkının sonucudur. Sözel yönergeleri anlamlandırmakta güçlük yaşayan, duygusal tonu ayırt edemeyen ya da mecazi ifadeleri çözümleyemeyen çocukların yaşadığı bu deneyim ise çoğu ebeveyn için görünmez bir yas sürecini başlatabilir. Ebeveynler, çocuklarının iç dünyasına erişememenin yarattığı duygusal boşlukla, akranlarından geri kalışın getirdiği kaygıyla ve toplumun yanlış beklentileriyle baş etmeye çalışır. “Onu nasıl daha iyi anlayabilirim?”, “Neyi yanlış yapıyorum?”, “Acaba bir gün benimle konuşabilecek mi?” gibi sorular, birçok anne-babanın klinik görüşmelerde dile getirdiği ortak kaygılardır. Ancak aynı spektrumda, güçlü görsel hafızaya, ayrıntı odaklı bilişsel yapıya veya sistematik düşünme becerilerine sahip çocuklar da vardır. Doğru müdahalelerle konuşamayan çocukların alternatif iletişim yöntemleriyle kendilerini başarılı biçimde ifade edebildiği, sosyal ilişki kurmakta zorlanan çocukların yapılandırılmış sosyal beceri programlarıyla belirgin ilerleme gösterdiği sıkça gözlemlenmektedir. Gelişimsel farkların yönetilebilir olduğunu bilmek, ailelerin duygusal yükünü hafifletir ve onları daha işlevsel bir ebeveynlik tutumuna taşır. Dolayısıyla otizm, çocuğun kapasitesizliğini değil, farklı gelişimsel yollarını temsil eder. Klinik yaklaşım; çocuğun bireysel ihtiyaçlarını anlamayı, aileyi duygusal açıdan güçlendirmeyi ve bilimsel temelli müdahaleleri sistematik biçimde uygulamayı gerektirir. Erken tanı, doğru psiko-eğitim ve aile merkezli terapi modelleri sayesinde birçok çocuk sosyal, iletişimsel ve bilişsel alanlarda anlamlı bir gelişim gösterebilmekte; aileler ise bu sürecin duygusal yükünü daha sağlıklı bir şekilde taşıyabilmektedir. Otizm spektrumu, doğru destekle yalnızca zorlukların değil, potansiyelin de görünür kılındığı bir gelişimsel yolculuktur.

Yazarın Diğer Yazıları