Siyaset Denilen Mekanizma
Doç. Dr. Birol Azar
Siyaset Denilen Mekanizma
Siyaset biliminin ortaya çıkışı çok eskilere dayanmakla birlikte Eflatun’un Devlet’i, Aristoteles’in Politikası, daha sonra Ciçero’nun Devlet Üstüne adlı eserleri ve dahi nice düşünceler bu alanı tanımlamak sınırlarını çizebilmek yöneten-yönetilen ilişkisini sistemleştirmek için fikirler ileri sürmüşlerdir. Genelde antik dönem filozoflarının insanın psikolojisi ve yaşamı üzerine ahlaki bir zeminde inşa etmeye çalıştıkları bu alan yıllar içerisinde felsefesinden ayrılarak gücün kullanılması daha doğrusu ele geçirilmesine evrilmiş ve yozlaşmıştır. Platon, insanın psikolojik özelliklerinden yola çıkarak kapsamlı bir siyasal sistem kurmayı amaçlarken, Aristo insanı siyasal hayvan olarak tanımlar onun mutluluğu toplumsal yaşam içerisindeki rolünü oynamasına bağlıdır diyerek yönetme mekanizmasına dikkat çeker, Makyavelli insanı iyiyi ve kötüyü ayırt etme yetisine sahip olmayan varlık olarak tanımladıktan sonra erdem ve bilgiden yoksun olduğunu belirtir o da yönetici kısmına dikkat çeker. Görülüyor ki siyaset yönetme becerisi üzerinden tanımlanmış dolayısıyla siyaset, yapılan için değil yapan için şekillenmiştir. Siyaset ilmini keşfedip tanımlayanlarla onu uygulayanlar arasında her devirde büyük farklar olmuştur.Konfüçyüs, Sokrates, Platon, Aristoteles gibi siyaset biliminin öncü kişileri siyaseti tanımlamaya başladıklarında aslında yıllarca sürecek güç savaşlarının da zeminini hazırlamış oldular. Michel Foucault’ya göre iktidar sadece baskı uygulayan bir güç değildir. Aynı zamanda onları şekillendiren onları belirli normlara göre inşa eden bir mekanizmadır. Siyaset, daha derin bir seviyede insanların düşünme biçimlerini kendilerini nasıl gördüklerini belirleyen görünmez bir alandır diyerek insanların bireylerin kendilerini nasıl gördüklerini bile belirleyen mekanizmaya dikkat çeker. Siyasetin ilk dönemlerinde etik ve erdem hâkim iken baş belirleyici ekonominin mutlak güç oluşu ile dengeler değişecek, kapitalist modernite ipleri ele aldığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kapitalist modernite ipleri ele aldığında siyaset toplumsal yaşamın kalitesine değil toplumuntüketim argümanlarına odaklanmıştır. İnsanın ruhsal varlığı hayvansal dürtülerine tercih edilmiş en çürümüş, en kokuşmuş yaşam tarzını sunmak için yarışmıştır siyasetçiler. Bu bağlamda kazanılan her şey yeni bir çürümenin başlangıcı olmuştur. Yalan, ikiyüzlülük, sahtekârlık, korkaklık ve daha nice zayıflık ve aşağılık haller bu alanda normal görülmeye başlanmıştır. Kutadgu Bilig’te bu yönde verilen tavsiyeler ne yazık ki siyasetin sınır tanımaz ilkesizliğini göstermektedir. Eserde beylerle yani yöneticilerle halkın ilişkileri ve iletişimleri noktasında verilen tavsiyeler dalkavukluğu ve kişiliksizliği göz önüne sermektedir.
Sana baban yahut annen: Ey oğlum, kendini efendin ile bir tutma demediler mi?
Sana takım başın : Beyine karşı kafa tutma, başını gözet diye emir vermedi mi?
Bu beyler ateştir, ateşe yaklaşma; yaklaşırsan yanmak muhakkaktır
Dikkat edersen, beyler gerçekten yanar ateş gibidir; kafa tutanın başını koparır, kanını emer.
Bu beyitlerde açıkça yöneten-yönetilen arasındaki ilişki korkuya dayandırılmış ve kopuşun ilk örnekleri görülmeye başlanmıştır. Halbuki Türk kültür çevresinde yöneticilerle sıradan insanlar açıkça konuşabilir, tartışabilirdi. Halkın düşüncelerini bilen idarecilerin yönetme kabiliyeti üst boyuta geçerdi. Bir zamanların erdemli siyaset zeminleri yerini mideye ve göze indirgedi. 21. Yüzyılın kapitalist sistemlerinde erdemli zeminlere yer yoktur. Bu nedenle siyaseti yönetenlere veya siyasetçilerin vaatlerine koşulsuz bir güven duymak içinde bulunduğumuz zemini yanlış okumak olur. Çünkü bu zeminde onları denetleyecek ahlaki sınırlar çizecek ya da erdemli davranmaya zorlayacak güçlü ilkeler kalmamıştır. Siyaset kendi mantığıyla değil tüketici kültürünün dayattığı arzularla şekillenmektedir. Bu yüzden siyasetçilere yaklaşırken eski dünyanın hikmetli yöneticilerini değil yeni dünyanın çıkarcı aktörlerinin karşımızda olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Safdillik bu düzende en tehlikeli zafiyettir. Dikkatli olmak sorgulamak ve mesafeyi korumak artık bir erdem değil zorunluluktur.