Doç. Dr. Birol Azar

Maçı 1-1 Unutamıyoruz…

Doç. Dr. Birol Azar

Maçı 1-1/ Utanmıyoruz!..

Utanma duygusu yaratılış kıssalarından itibaren karşımıza çıkan insanın bilinçle ve tinsel bir uyanışla karşılaşmasının başlangıcında yer alan hadislerde imandan sayılan onurlu bir haldir. Tekvin kitabında yer alan Adem ve Havva kıssası sadece ilk oluşu yani yaratılışı değil aynı zamanda insanın varoluşsal boyutunun içeriklerini de bize vermektedir. 

Cennet’te zahmetin ve utanma duygusunun henüz olmadığı zamanlarda  mücadele ve maceranın butonuna basılmamış tekdüze bir yaşam içerisinde insanın varlığı norm dışına çıkmamış iken cinsiyet ayrımcılığı ile yasak meyvenin yenmesi  insanın hikâyesini başlatmış dünyaya düşen, sürgün edilen insan çalışmak zorunda kalmıştır. 

İnsanın çalışma duygusundan önce kazandığı şey de utanma duygusudur. Anlatılarda bazen yasak meyveyi yemelerinin akabinde bazen de cennetten düşüşün sonrasında ortaya çıkan duygu olan utanma o zamanlardan beri çıplaklık üzerinden tanımlanmıştır. Kendilerini çıplak bulan ve yapraklarla örtünmeye başlayan ilk insan kimden neden utanmıştır? 

Günümüzde de utanma duygusu genellikle çıplaklık üzerinden tanımlanan bir eylem olarak bilinmekte iken insanın göz kapaklarının gerçek örtü olduğu sadece kadının değil erkeğin de örtüsünün olduğu erkeğin örtüsünün göz kapağı olduğu fikrinin hiç dillendirilmemiş olması utanacak yüzlerce olgu var iken toplumların neden çıplaklık üzerinden gittikleri bizim gibi toplumlara bakarak özellikle son olaylardan sonra daha iyi anlaşılmaktadır. Bir Japon mühendisin köprüdeki bir halatın kopmasından kendisini sorumlu tutup intihar etmesi aynı işyerinde çalışan bizim normlarımızın temsilcileri tarafından ciddiye alınmayıp basit bir eylemmiş gibi görülmesi utanma duygumuzun yaptığımız işe ilgili olmamasının göstergesi olsa gerektir. Akrabalarını torpille kamu kurumlarına yerleştiren bir siyasinin  dinimiz akrabayı gözetin demiyor mu cevabı da keza utanma kriterlerimizin dünyayla çok farklı olduğunu göstermektedir. Çocukları istismar eden onları hastanelerdefazladan tutup faturaları şişirip devletten para koparanlar da utanmaz, bu haberi televizyonlardan izleyip çayını yudumlayan insan da aslında utanmazdır. Kadına biraz açık giydiği için yol ortasında laf atılması tartaklanması hatta öldürülmesi bile utanma denilen olgu içindir. Öldüren öldürdüğünün utanması olmadığı için eylemi yaptığını söylerken utanmaz toplumlar palyatif topluma doğru son hızla gitmektedirler. Domuz eti olur endişesiyle yabancı ülkelerde aç kalan vatandaşımız ülkesine dönünce faiz indi diye yüklüce kredi çekip ev almakta aldığı evi de yüksek fiyatla kiraya vermekte utanma duygusu ontolojisi içerisinde ben nasıl bir topluma düştüm diye kahrolmakta utanç utanmakta fakat insanımız utancı çıplaklıkta aramaya devam etmektedir. 

Son olaylar artık utanma duygusunun  bizim ülkemizi terk ettiğini göstermektedir. Parayla internette peynir satılır gibi diplomalar satılmakta rayiç belirlenmekte herkesin gözünün önünde olan bu olay toplumda en ufak bir rahatsızlığa yol açmamakta “ne güzel skoru 1-1’e getirdik” diye övünülmektedir. Utanma, insanın içe dönmesi, kendini dışarıdan görmesi, yani kendilik bilincinin ilk belirtisidir. Diğer tüm canlılardan farklı olarak, insan kendisine “dışarıdan bakabilen” bir varlık hâline gelir utanmayla… Cinselliğin bilinç düzeyine çıkması, çıplaklıkla utanmanın özdeşleşmesi, insanın artık “doğal” varlık olmaktan çıkıp “kültürel” varlık hâline geçmesi kültürel yolculuğun merhalelerinden olsa da bu merhalenin bu yüzyılda hala aşılamaması kültürel varlık olan insanın artık utanmanın ve acının anlam üretmeyen olgular olduğunu kanıksamasıyla açıklanabilir bir hal olsa gerektir. Toplumları çürümekten kurtaran kanunlarda olmasa da insanların utanma hissiyle bazı şeyleri yapmamalarıdır. 

Yaptığınız evin oturma odasının penceresi  komşu evin avlusuna ve mutfağına bakmayacak der halk hukuku kanunlarda yoktur bu madde. Geleneksel yapıda insanlar bu teamüle utanma ve ahlak erdemleriyle riayet ederken günümüzde bal tutan parmağını yalara nasıl evrildik ve neden utanmıyoruz. Artık belgeli, kanıtlı ispatlı suçlarda bile utanmıyoruz. Helal olsun işini biliyor anlayışı bizi dibe çekmekte utanç artık eski hikâyelerde kalmaktadır. Ne olurdu sahte diploması ortaya çıkan, sahtekarlık yapan hırsızlık yapan, suç işleyen birisi de çıkıp çok utanıyorum diyebilseydi. Utanç duygusunun aşılanması toplumsal bir inşa sürecinde gerçekleşmektedir. Utanç duygusunun  zerk edilmesi de bir toplumsal kontrol mekanizması olmakla birlikte bu duygu durumu gelişmemiş toplumlarda yetersizlik, basitlik, pasiflik algısını getirmektedir.  Bu duygunun, ahlaki bir pusula olarak da işlev görebilir olması, bireyleri doğru yolda tutarak toplumsal uyumu desteklemesi gibi işlevsel yönü faydacılık prensibiyle hareket edenlerin elinde etkisizleştirilmekte utanma zayıflık olarak sunulmaktadır. Elbette utanç duygusunun farklı türleri vardır burada anlatılan utanç hırsızların duyması gereken ama duy(a)madıkları utançtır. Modernizmin etkisiyle, "utanma duygusu"nun özgürlük ve bireysellik adı altında azaldığına ve küçümsendiğine dair görüşler ne yazık ki gittikçe yaygınlaşmaktadır. 

Utanma duygusunun değersizleştirilmesi, toplum sağlığı üzerinde ve ahlaki düzlemde kalıcı etkilere neden olabilir. Bunu göz ardı etmek ahlaki erozyonun hızlanmasına ve güçlü olanın haklılığına giden yolu açmasını getirebilir. Bu nedenle, utanç duygusu, insanların daha iyi bir toplum oluşturmak için gereken bir duygu durumudur. Artık utanmamız dileğiyle…


 

 


 

Yazarın Diğer Yazıları