Doç. Dr. Birol Azar

Kıydık Gençlerimize…

Doç. Dr. Birol Azar

Kıydık Gençlerimize…

İnsanın anlam arayışı kadim zamanlardan itibaren başlamış bu arayışın sonunda kişisel başarıların ve yeteneklerin anlam bulabileceği tek yerin toplumsal yaşam olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak içinde yaşadığımız sistemde bu gerçeklik saptırılmış umudunu yitirmiş milyonlarca genç sistemindayattığı sahte hedeflerin/cennetlerin peşinde koşarken tükenip gitmiş gitmeye de devam etmektedir. İdealize edilmiş profillere yükselmek, ders çalışmak, derece yapmak kpss’ye,yks’ye, ags’ye yds’ye üç harfi yan yana getirip icat olunan bütün sınavlara hazırlanmak hatta alınan sonuçların yetersizliklerinden  tekrar tekrar aynı döngüye dönmek. Bütün bunlar ne için yapılıyor? Gelişmiş bir toplumda olması gereken en doğal şeyler eğitim, barınma, iş hatta aile kurmak iken bizim gibi toplumlarda bunlar artık lüks olarak görülüyor ve giderek hayaller bile asgari yaşam koşullarına indirgeniyor. Bugün gençler hiçbir şeyin farkına varamadan ses çıkarmadan sınavlara hazırlanıyor hayatlarının en taze en diri zamanlarında kendilerini tüketene kadar çalışıyorlar rekabet gittikçe sertleşiyor zirveye ulaşmak için daha fazla çaba gerekiyor ama ne oluyor? Sınavı kazansalar bile hayata karşı körelmiş umutsuz yorgun bireyler haline geliyorlar.Yaralanmış ruhlarla hayata başlıyorlar. Bu yöntem ne ülkenin kalkınmasına hizmet ediyor ne de kişisel gelişime katkı sağlıyor. Geriye yalnızca kırılmış hayaller, tükenmiş zihinler ve boş vaatler kalıyor. Ülke politikaları gençliği istatiksel rakamlara indirgemiş durumda her ilde üniversite açmak niteliği artırmadı zaten amaç da bu değildi sanki şehirler ekonomik olarak canlansın, esnafın işi artsın seçilmişler illerine üniversite açmanın gururunu yaşasınlar diye ama bu üniversiteler niteliksiz eğitimin fabrikaları haline gelmiş durumda mezun sayısı artıyor fakat işsizlik de aynı hızla büyüyor. Gençler orta yaşa kadar sürekli sınavlarla sınanıyor, onurları zedeleniyor, kişiliklerinin oluşmaya başladığı yıllardahayata dair güvenleri sarsılıyor. Şehirler kalkınsın inşaatlar yürüsün kantinler dolsun ekonomi kısa süreliğine de olsa canlansın peki ya gençler onların geleceği ne olacak? Bugün barınma, evlilik, araç sahibi olma gibi en basit insani haklarbile ömürlerini yarılamış insanların hayallerine dönüşmüş durumda potansiyelini ev ve araba hayaline sıkıştıran bir nesil yetişmekte. Balık kavağa çıktığı zaman belki biz de düzeliriz. (Bu arada balık kavağa çıkar Kavak İstanbul Boğazında bir yerin adıdır ve balıklar belirli bir zamanda Kavak’a doğru giderler) Ne yazık ki  eğitim sistemimiz gençleri köreltiyor eğitim adı altında koca bir hayatı  sınav kâğıtlarına hapsediyor umutları tükettikçe daha çok itaat eden daha çok boyun eğen bir kitle yaratıyor bu kitle artık sorgulamıyor direnemiyor yalnızca  sıradaki sınavları düşünüyor. İşte en büyük trajedi de bu ülke kendi gençliğini bile bile tüketiyor, babalar evlatlarını bir kez daha yiyor. Üstelik yanlış politikalardan en çok beslenenler özel dershaneler ve internette fenomenleşeneğiticimler olmakta. Gençlerin çaresizliğini bir pazar olarak gören bu kişiler umudu tükenmiş öğrencilerin son kuruşlarını alırken kendilerini kurtarıcı gibi sunuyorlar oysa yapılan şey apaçık bir sömürüden ibaret. Daha da trajik olan ise gençlerin onurlarını zedeleyecek şekilde küçümseyici üslup ve alaycı ders anlatımlarını bile mizah zannetmeleri gülerek tüketilen bu içerikler aslında geleceklerinin nasıl karartıldığının bir göstergesiyken. Eğitim bilgi ve düşünce üretmenin yolu olmaktan çıktı ticari bir gösteriye ve rekabet sahnesine dönüştü ülkedeki siyaset ve eğitim alanındaki  fenomen sayısı arttıkça  ülke daha iyiye değil daha kötüye gidiyor. Gençler bu kısır döngünün farkına varamayacak kadar köreltilmiş durumda onların duymak istemedikleri belki de tek soru kaç netin var nereyi kazandın? Elbirliğiyle öldürdük en basit hayallerini yıktık gururlarını viran ettik onurlarını sonra da Z kuşağı işte deyip geçtik helal olsun bize kazanan daha doğrusu haklı olan yine biz olduk.

 


 


 


 


 

Yazarın Diğer Yazıları