Çoban ve Köpeği
Doç. Dr. Birol Azar
Çoban ve Köpeği….
Dünyanın en eski ve kutsal mesleklerinden olan çobanlık mesleği ne yazık ki günümüzde yok olmanın eşiğine gelmiş yüksek ücretlere bile yapılamayacak kadar değersiz görülen meşakkatli bir iş olan bu meslek kaybolmaya yüz tutmanın eşiğine gelmiştir. Yapay zekanın gelecekte birçok mesleğin sonunu getireceği söylentisi görünürde doğru olmakla birlikte çobanlık büyük ihtimalle o meslekler arasında olmayacak ve çoban farklı kategorilerde olmaya devam eden bir meslek olarak kalacaktır. Bir zamanlar konar-göçer bir yaşam tarzında olan at ve koyun sürüleri bulunan Türklerde bu meslek herkesin yapabileceği sıradan bir meslek olarak değil belli başlı meziyetleri taşıyanların yapacağı önemli mesleklerdendi. Çinlilerin; “Türklerin kaderi sadece koyun ve ata bağlanmıştır” ifadesi bile bu mesleğin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Hayvancılığa dayalı yaşam tarzı çoban etrafında birtakım kültürel unsurların oluşmasına bunların bazen inanış hatta inanç boyutuna çıkmasını sağlamıştır. Çobanlık, bilgi, birikim, cesaret isteyen bir meslektir. Sıradan insanların yapamayacağı bir meslektir. Hayvan sürülerini yönetebilmesi, hayvanların, beslenme ve bakımını yapabilmesi gerekir. Çoban, zeki, bilgili, sorumluluk alabilen, becerikli olmak zorundadır. Sürünün sorumluluğunu üstlendiği andan itibaren hiç kimseden yardım almadan sürüyü kendi becerisi ile eksiksiz, kayıpsız geri getirmeyi başarabilmelidir. Doğada sürü ile baş başa kalan çoban her türlü sorunda doğru ve hızlı düşünme, sağlıklı karar vermek durumundadır. Bu özellikleri ile birçok meslek dalından farklı bir yerdedir. Bundan dolayı çobanlık Antik Çağlardan beri kutsal sayılmış ve önemli kişilere hayatlarının ilk dönemlerinde çobanlık yaptırılmıştır. Öyle ki Antik Çağ mitosunda tanrılar bile hakem olarak sadece çobanı görmüşlerdir. Çünkü çoban sadece doğruyu görür ve uygular. Manevi liderlerin büyük çoğunluğu erginleşme aşamasınagelmeden önce çoban olarak karşımıza çıkar. Çoban, doğayla toplum arasında, hayvanlarla insanlar arasında vasıtayı sağlayabilen kişi olmuştur. Çobanlık, bir bozkır kavmi olan Türkler için en saygılı meslek olarak görülmüş Türklerin anayurdunun özellikleri, yaşam tarzları, bozkırın şartları ekonomisi hayvancılığa dayanan çoban kültürünün oluşmasında başat faktör olmuş ve kahraman çoban hikâyeleri oluşmaya başlamıştır. Bir veteriner gibi hayvan hastalıklarını, döllenme zamanını, yaylaları ve otlakları bilmek, sürüyü yormadan nerede ne zaman otlatacağını ve dinlendireceğini bilmek, ekili alanlara zarar vermemek, sürüyü kaybetmemek, sürünün liderini gözetmek, çoban köpeğini eğitmek, sürüyü kırkmak, yıkamak bütün bu bilgiye sahip olmak ve tek başına yapabilmek… Kendi hatasını görebilen, zararı en az hasarla telafi eden çobanın en belirgin vasfı güvenilir olmasıdır. Bir bozkır kavmi olan Türkler, gizli bilgilere sahip çobanları İslamiyet’ten sonra ermişlik statüsüyle donatmışlardır. Nitekim Çoban Baba, Çoban Dede adıyla meşhur zatların erenler kategorisine alınması, onların hakkında menkıbelerin oluşması, hatta birçok ermiş kişinin doğrudan doğruya çobanlık yapması çobanlığın tasavvufi bir özellik kazandığını gösterir. O bakımdan ister Anadolu’da ister Azerbaycan’da isterse de Orta Asya’da çoban yatırları veya çobanlara ait edilen yatırların, ziyaret yerlerinin mevcut olması, çobanların halk sofizminde oynadıkları rolle alakalıdır. Müslümanlığın kabulünden sonra veli kültü ile çaprazlanan çoban kültünün anlam bağlamında beslemek, artırmak ve en esası da yönetmek gibi birtakım liderlik esasları ortaya çıkmıştır. Kısacası, hayvanların ve çobanların koruyucusu olan atalar, zamanla halk sofizminin de etkisiyle evliya babalara dönüşmüştür. Peygamberlik mesleği olarak kabul edilmiş, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın ve Hz. Muhammed’in çobanlık yaptıkları ve bu sayede erginleşme yoluna adım attıkları bilinmektedir. Asası/değneği, kutsal sayılmış üzerine antik çağlardaki gibi yeminler edilmiş, yemininden dönenler için karısını boşasın diye cezalar uygulanmıştır. Ermişler kışın her tarafın karla kaplı olduğu zamanlarda değneğini Musa gibi yere vurarak otları yeşertmiş sürüyü açlıktan kırılmaktan kurtarmışlardır. Değnekleri onların manevi temsilcisi sayılmış, özenle en yüksek yerde özel saklama alanlarında saklanmış ritüeller eşliğinde çıkarılmış şeyhin şişi gibi itibar görmüş üzerine yeminler edilmiştir. Konuşamayan, yürüyemeyen çocuklar onun yardımıyla sıkıntılarını aşmış, sütü azalan anneler onun ekmeğiyle sütünü artırmışlardır. Her hareketi merakla izlenmiş kerametler yüklenmiştir. Ağa olmayıp manevi halleri ile itibar gören, seçkin insanlar olan çobanlar zaman değirmeninin ufalamasından kaçamamış, değişen yaşam tarzı sonucu itibarını kaybetmiş, kimsenin yapmak istemediği bir meslek haline gelmiştir. Kızlar ;
Kırmızı gül olda gel
Şişelere dol da gel
Çobanlıktan hazetmem
Git öğretmen ol da gel
Bir sigara ver bana
Dumana bak dumana
Şehirliler dururken
Varır mıyım çobana?
Parmağımda yüzüğü
Çıkarıp atar mıyım?
Gül gibi yârim varken
Çobana bakar mıyım diyerek bu mesleği küçümsemiştir. Esasen hangi mesleğin itibarlı olduğunun bizim gibi toplumlarda tek göstergesi kızınızı kime verdiğinizle ilgilidir. Toplum doğal olarak maddi gücü ve statüsü olandan yani güçten yana her zaman tavır alır ve kızlarını o meslek erbabına verir. En genel geçer itibar ölçer sistem budur. Keza manide git öğretmen ol da gel dese de bağlamında öğretmenden daha yüksek tahsilli olmadığındandır. Zira günümüzde erkek öğretmenlerin durumu hiç de iç açıcı değildir.
“Çobana verme kızı ya koyun güttürür ya kuzu.”
“Çobanın yalanı cebindedir.”
“Çobanı çuvala koymuşlar, t.şağı dışarıda kalmış.”
“Avrat kıtlık bilmez, çoban yokluk bilmez.”
“Çingeneden çoban olmaz, Yahudi‟den pehlivan.” Şeklindeki bakış bu mesleğin olumsuz yönlerini göstermekte adeta peygamber mesleğini dibe çekmektedir. Çobanlığı herkesin yapamayacağını, seçilmiş, yetenekli, bilgili, lider ruhlu kişilerin yapacağı meslek olan ve bir dönem bu kriterleresahip olmayanların yapamayacağı bu meslek günümüzde herkesin yapacağı, elinden hiçbir iş gelmeyenlerin mesleği gibi görülmektedir. Günümüz insanı karpuz seçerken dahi elini elli kere karpuza tıklatmakta, şapılatmakta iyi olgun karpuzu sesinden tanımak için kulağına yaklaştırmakta ilahi bir mesaj gelecek beklentisi içerisinde davranmakta, seçtiği karpuz iyi, sulu çıkarsa bununla övünmekte, kelek çıkması durumunda suçu karpuzcuda aramaktayken, çobanını seçerken hiçbir kritere bakmamakta, sürüsünü teslim edeceği çoban için kılı kırk yararken geleceğini teslim ettiği çoban için tek kriteri bizden olma kriterini kullanmakta çobanının kelek çıkması durumunda dahi sevinmektedir. Esasen insanın nörosisteminin belli tekamüller içerisinde olması üzerine koyarak kültür ve medeniyeti artırması beklenirken insanın çobanı konusunda İsmail vari bir teslimiyet içerisine girmesi onun hata yapmayacağını, yaratıcı ile iletişim halinde olduğu ve ilahi sırlara vakıf olduğu şeklindeki yaklaşımı çobanlığın ölmeyeceği endişesini de gidermekte ve bir nebze sevinç duymamıza sebep olmaktadır. Çobanların en büyük yardımcısı çoban köpeklerini de unutmamak lazım çoban adına, sürünün güvenliğini üstlenen bu hayvanlar karın tokluğuna koca sürüyü korumakta, her türlü olumsuz ve zor şartlarda çobandan gelen komut doğrultusunda hareket etmekte bunun karşılığında da kuru ekmekle ödüllendirilmektedir. Aldıkları eğitim bu yönde olunca bu işi yapmada zorlanmamakta bazen olağanüstü hizmetlerinden dolayı yarışmalara sokulmakta başı okşanmakta tasmasıyla gururlu vaziyette çobanın gözlerine bakmaktadır. İyi bir çoban gücü ölçüsünde köpeklerinin sayısını artırabilir. Çobanı özgüvenli yapan esasında bilgi birikimi değil çoban köpeğini ustalıkla kullanmasıdır…