
Hiçlik Evrenin Henüz Tanımlanamamış Sırlar Hazinesi
Aytuğ İzat
Hiçlik; Evrenin Henüz Tanımlanamamış Sırlar Hazinesi
İki bilgenin beynimizi allak bullak eden, ufkumuzu sonsuzluğa yönelten sözleriyle başlayalım:
“Kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, bir “hiç” olarak telakki edip, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak güçlükleri aşacaksın.” Atatürk
“Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir,” Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî.
Uzaklardan ve tarihin derinliklerinden, Çocuksu İhtiyar lakaplı Bilge Laozi, Tao Te Ching adlı ölümsüz eserinde, evren ve içerisindeki her şeyin hiçten var olduğunu iddia eder. Tao diye adlandırdığı kozmolojik iradi güç başlangıcın kendisidir. Görünen ve görünmeyenin özünde her zaman ve her koşulda “Tao” vardır. M.Ö. altıncı yüzyılda yapılan bu tanım, asırlar sonra, Kur’an-ı Kerim’deki Esma i Hüsna’yı çağrıştırmaktadır.
“Hiç, yani adsız”..der ve hayallerimizi kamçılar.
“Tıpkı karanlıktaki tohum gibi, ve de bir ışık huzmesi gibi.. Ve O’ndan, her şey var olur. Kök, dal, yaprak…O’nun özü her varlığın özündedir. Her varlık bu Tao’dan gelmedir...” diye bütünsellik, evrensel bağdaşıklık/sarmaşıklık, hatta yaşamdaşlık gibi kavramlara yeşil ışık yakar; kendisinden yüzyıllarca yıl sonra yaygınlaşacak olan “vahdet-i vücud” kavramına zemin hazırlıyarak devam eder.
Daoizm’de, İsimsiz (Wuming) ve isimli (Yuming) kavramları vardır; “Hiç” (Wu) ve “bir şey” (Yu) birbirlerine bağımlı olup, her biri diğerinden beslenir. Wu ve Yu Değişmez Dao’nun iki ayrı yüzünü temsil eder.
Görünen ve tanımlanabilen (Yu) sınırlı farkındalıkların işlevsel hale gelmesine yol açar, bu bakımdan çok yararlıdır; medeniyet ve bilim “isimlendirilme işlevinin” devinimiyle mümkün olup, hız kazanmıştır; görünmeyen (Wu) ise sınırsız potansiyele sahip olup, her ikisi, İlahi düzendeki toplam hakikat hazinesini gösterir. Bu da, “Üç Küs Kardeş, Bilim, Din ve Felsefe”nin ortak ilgi alanına girmektedir. (Sayın Gülgün Türkoğlu Paggy, Üç Küs Kardeş diye adlandırdığı kitabında, felsefe, din ve bilimi irdeleyip, benzerlik ve farklılıkları ortaya sermektedir. Tavsiye ederim.)
Hiçlik, mutlak boşluk/sınırsız yoksunluk anlamında değildir; Hiçlik, “Tanımlanamamış Kozmik Sırlar Hazinesi” anlamındadır.
Henüz tanımlanamamış, farkına varılmamış bilgelik hazinelerini Kozmik Hakikat Potansiyeli olarak da değerlendirebiliriz. İdrak dağarcığımıza eklenen her yeni bilgi ve anlayış ise, mutlak doğru ve mükemmel idrak mertebesinde olmayıp, evrimsel hakikat potansiyeli olarak değerlendirilmelidir.
Kozmik Potansiyel’in farkındalık düzeyine gelmesi, çok yavaştır: Evrende kozmik patlama sonrası, mesela suyun meydana gelmesi birkaç milyar yıllık süreci gerektirmiş, tek hücrelilerin oluşumu artı milyarlar yıla ihtiyaç duymuştur. Ancak, Kozmik açılım dediğim evrimleşme oluşumu zaman içerisinde biraz daha hızlanmış gibidir. Bunun nedeni her yeni kozmik açılım, bir sonraki açılımı kolaylaştırmakta ve daha fazla açılıma olanak sağlamaktadır.
“Yu” yani farkında olunan/tanımlanmış/yararlanılabilir olan gerçeğin de eksik, kısmen doğru, ve hatta, yanlış olabileceğini hatırlatır bizlere. Bilim adamlarını kuramları devamlı sorgulamaya ve felsefe yapmaya yönlendirir. Bu durumda İlahi Hakikat potansiyeli için formül hazırdır:
İHH = KHP + EHP
İHH= İlahi Hakikat Potansiyeli
KHP= Kozmik (Hiçlik) Hakikat Potansiyeli
EHP= Evrimsel Hakikat Potansiyeli (Fark edilip Bilinebilenler Toplamı)
Bilim, gerçeği, kademe kademe ve azar azar tanımlayarak farkındalık yaratırken, sınırlandırır ve “kullanılabilir, yararlanılabilir” hale getirir. Din ve felsefe de, kavramlar yaratarak, gerçeğin farklı yorumlarına zemin hazırlar. Her üçünün de gerçeğin tümü hakkında “kesinmiş” gibi sınırlar/kalıplar koyması, hiçlik deryasındaki potansiyellerden yararlanmayı geciktirir ve hatta, gerçeğin özüne ulaşmayı engelleyebilir.
Burada, vurgulanması gereken en önemli husus bilimsel çalışmada, sorgulanabilirlik ve farklı deneylerle kanıtlanabilirlik ilkesine sadakat, evrimsel bilinç oluşturmada çok önemli bir rol oynar. Ulaşılanın sınırlılığının ve güvenirliliğinin sorgulanması, bilimsel doğma ve dayatmaların önüne engel olabilmekte, “hakikat” adına ondan daha fazla yararlanabilme şansını insanlara bahşetmektedir.
Void (boşluk-hiçlik) içerisinde sonsuz potansiyel taşır. Duygular, bilgi ve düşünceler, gerçekleri sınırlayarak tanımladıkları için, sınırlamaların devasa sırları dışarıda tutmasından dolayı , Dao’nun mutlak sırlarına, özellikle ziran’a yani, kendiliğinden “sponten” olana, erişmeyi engeller.
“Hiçbir şey her şeydir!” Taoist atasözü
Bilin(e)meyen/Hiçlik
1. Bilinmeyenin gücü, bütün insanların beyinlerinin toplam gücünden daha fazladır. Bildiğimizi sandıklarımızı ısrarla savunurken, bu gerçeğin farkında ve tedbirli olmak gerekir.
a) Evrenin kendisi, evrimsel bir muhteşem zihne sahiptir. Evrendeki her şey, organik olsun veya olmasın, evrendeki yaşamın kurallarına uymakta ve onun gelişimine hizmet etmektedir.
b) Düzenli canlılığın bir gereği olarak, değişim ve etkileşim her varlıkta, her mekan ve zamanda gözlenmektedir. Değişimin, dolayısıyla evrimin hızı, çok yavaştan daha yavaşa doğru değişmektedir. Bu açıdan bakılınca, hiçbir gözlem ve araştırma sonucu nihai olmayıp, mutlak gerçeği yansıtamaz. Bilim adamları, şeyhler, alimler söz ve tavırlarınızın sizleri ve yönlendirdiklerinizi şirk batağına sürükleyebileceğine bilhassa dikkat ediniz.
c) İnsan, birlikte yaşamayı başaran farklı organizmaların evriminin bir sonucudur.
d) Gelecekte, insanın neden olduğu yeni organizmaların evrilmesine şahit olunacaktır.
2. Yaşamın kendisi, değişimin bir gereği olarak, sürekli bir geri dönüşüm sistemidir. “Ölüm” diye adlandırılan olay, evrimin yeni unsurlarının vücuda gelmesi için bir geri dönüşüm sistemi olarak yorumlanmalıdır.
a) Ölüm, farklı boyut ve formlarda yaşayakalmanın bir ara durağıdır.
b) Ölümü her ruh tadacaktır!
c) Termodnamiğin ikinci kanunu, yaşlanma/yıpranma’nın hiçbir şekilde durdurulamayacığını göstermektedir. Tıpkı Kur’an daki yaşlılığın önlenemeyeceği gibi!
d) Zihinlerin ortak bir amaç için kenetlendiği durumları sakın hafife almayın. Amaca odaklanmış bir insanın zihni de mucizeler yaratmaya müsattir. Hiçlikten gelebilecek mesaj ve desteklere hazır olanın yolu meditasyon ve ibadetten geçer.
e) Şifa için bilinen ve denenmiş/denenmemiş desteklerden yardım al. Sonucu hiçliğin tamamlamasına izin ver!
Hiçliğin boyutlarını az çok kavramamıza yardımcı olmak üzere aşağıdaki bilgileri tasavvur ediniz:
Evren Hakkında Hafızamızı Tazeleyelim: Önce kavramların boyutları
Işık yılı, astronomide uzaklıkları ifade etmek için kullanılan ve yaklaşık 9,46 trilyon kilometreye (9,46×1012 km) karşılık gelen uzunluk birimi. Uluslararası Astronomi Birliğinin (IAU) tanımına göre bir ışık yılı, ışığın bir Jülyen yılında (365,25 gün) boşlukta kat ettiği mesafedir.[1] İçinde "yıl" sözcüğü geçtiği için bazen hatalı olarak zaman birimi gibi algılansa da zaman birimi değildir.
Işık saniyesi:
1 Ls
=
299.792.458 m
≈
3,0 × 105 km
=
300.000 km
Işık dakikası:
1 Lm
=
17.987.547.480 m
≈
1,8 × 107 km
=
18 milyon km
Işık saati:
1 Lh
=
1.079.252.848.800 m
≈
1,1 × 109 km
=
1,1 milyar km
Işık günü:
1 Ld
=
25.902.068.371.200 m
≈
2,6 × 1010 km
=
26 milyar km
Işık yılı:
1 Ly
=
9.460.730.472.580.800 m
≈
9,5 × 1012 km
=
9,5 trilyon km
Evrenin Gözlenebilir Çapı: 93 milyar Işık Yılı (aslının ise 7 Trilyon Işık Yılı olduğu tahmin ediliyor.
1 Işık Yılı= 9 trilyon km.
NASA’nın hesaplamalarına göre, dünyamızın ekvatorun çapı 3,963 mil (6,378 km), kutuplar arası çap ise 3,950 mil (6,356 km) dir. Bu bilgileri dikkate aldığımızda, dünyanın Evrene oranı : 6400/93 milyar km/7 Trilyon ışık yılı. Evren ölçeğinde dünyamız stadyumdaki bir kum tanesi kadar bile değil!
Taşıdığı enerji gücü ve henüz keşfedilmemiş gizemler hazinesinin boyutlarını tasavvur edemeyecek kadar aciz durumdayız!