
Bayatlamış Adalet Çağrısı
Aytuğ İzat
Bayatlamış Adalet Çağrısı
3 Haziran 2025 tarihinde, aralarında eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da ve eski AKP'li bakanlar, milletvekilleri, akademisyenler ve hukukçuların bulunduğu 19 kişi, "Adalet Çağrısı" başlıklı bildiri yayınladı. Ülkemizde “Hukuk Devleti”nin askıya alındığını vurgulayan bildiri, hiç kuşkusuz, çok temel sorunlara parmak basmaktadır.
Bildirinin ana vurgularına geçmeden önce, hemen ifade edelim ki, Hukuk Devleti, başta AKP olmak üzere hükümet ortağı siyasi payandalar sayesinde, maalesef sadece askıya alınmakla kalmamış, “can çekişir” hale getirilmiştir.
Ana Sorun 1: Kuvvetler Ayırımı ilkesine Darbe vurulmuştur
Özellikle Yürütme Erkinin denetlenmesi ortadan kalkmış, Yasama Yargı Erkleri Yürütmenin yönlendirmesine terk edilmiştir.. Ciddi beka sorunlarını içeren pek çok şaibeli ve tartışmalı durumda Meclis görevini yapmamış, hayati derecede önemli konularda araştırma önergelerini reddetmiştir. Bildiri bu konuyu şöyle dile getirmekte ve AKP Hükümetlerinin dolaylı olarak anayasal suç işlediğine işaret etmektedir:
"Türkiye'de hukuk devleti askıdadır. Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle 'Yürütme Erki' kişiselleşmiş, 'Yasama ve Yargı' fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir. Demokrasinin temeli olan 'kuvvetler ayrılığı', kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa'nın açık hükümlerine karşın AYM (Anayasa Mahkemesi) ve AİHM (Avrupa insan Hakları Mahkemesi) kararlarına çoklukla uyulmamaktadır..”
Ana Sorun 2: Özgürlüklere Darbe vurulmuştur!
Bildiriden alıntıladıklarımızı tercüme edelim: Anarşist Keyfilik
“Yasaların uygulanmasında siyasi tercihler ve keyfilik egemen olmuştur. Devlet güç kullanır. Bunun sınırlanmadığı ve denetlenmediği yerde keyfilik ve hukuksuzluk egemen olur. Yargı, bu tür olumsuzluklara karşı insanların son sığınağıdır. Hukukun ve adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Özgürlük ancak adalete dayalı bir hukuk düzeninin olduğu yerde korunabilir.”
Bu bağlamda ilk yapılması gereken, kuvvetler ayrılığı ilkesine gerçeklik kazandırmak, devlet organları arasında denge ve denetimin sağlandığı bir yönetim biçimine geçmektir."
“Makul gerekçelerden yoksun tutukluluklar, yargılama süresini gereksiz olarak uzatmak, iltisak ve irtibat gibi uydurma delillerle yeni suçlar ihdas etmek, gizli tanık kullanılarak suç icat ve isnat etmek, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilenlerin mal ve mülklerine el koymak, AİHM'nin kararlarını görmezden gelmek, kayyım atamaları ve KHK gibi uygulamalar anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektir.”
“Ciddi biçimde daraltılan ifade özgürlüğü alanının genişletilmesi demokratik hukuk devleti olma iddiasının vazgeçilmez gereğidir. İfade özgürlüğünün ve çoğulculuğun birliğimizi pekiştireceği, çoklukta birliğin bizi güçlendireceği açıktır.”
Sorun 3: Beka Sorunu
“Adaletsizlik, bir beka sorunudur. Özellikle ceza yasalarının öngörülemez biçimde yorumlanması, gazeteci, yazar, iş insanları ve siyasilere dönük keyfi gözaltı, tutuklamalar, yargıya güveni ve devlete saygıyı sarsmaktadır.
Yargı mensuplarının inançlarını, siyasi görüşlerini ve ideolojik yaklaşımlarını kararlarına yansıtmaları çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık ve taraflılık sorunudur. Yargının siyasi hesaplaşmaya ve keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu getirir. Hak ve özgürlüklerin evrenselliği gözetildiğinde, hiçbir devlet hak ihlallerini 'iç işimiz' savunmasıyla geçiştiremez.”
Sorun 4: Hukukta Öngörülemezlik Sorunu
“Hukukta öngörülebilirliğin zedelenmesi, yasal engeli olmayan insanların haksız yere ve hukuka aykırı olarak işinden, aşından yoksun bırakılması, çalışma hakkının ve mülkiyet güvencesinin ortadan kalkması, giderek bir 'korku ortamı' görüntüsü oluşturmakta ve bu görüntü içerde toplumun huzur ve refahına, dışarda ülkemizin saygınlığına zarar vermektedir.”
Çözüm Önerisi: Köklü Bir Yargı Reformu
“Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile 'hesap verebilirliği' arasındaki denge kurulmadan yargı ile yasama ve yürütme organları arasındaki sorun çözülemez. Bu nedenle yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına alacak, hukuk eğitiminden yüksek yargı organlarının yeniden yapılandırılmasına kadar köklü bir yargı reformu kaçınılmazdır.
“..öncelikle siyasi hedef taşıdığı açıkça görülen yargısal uygulamalara son verilmelidir. Devlete yapılabilecek en büyük kötülük, hukukun işleyişine siyasetin ayrımcı biçimde müdahale etmesidir.
Güncel adaletsizliklerin çözümü için AYM ve AİHM kararlarının objektif bağlayıcılığı esastır. 'Gizli tanık', 'iltisak' ve benzeri istismara açık uygulamalarla adil yargılama ilkesinin zedelenmesine son verilmelidir.
Ciddi biçimde daraltılan ifade özgürlüğü alanının genişletilmesi demokratik hukuk devleti olma iddiasının vazgeçilmez gereğidir. İfade özgürlüğünün ve çoğulculuğun birliğimizi pekiştireceği, çoklukta birliğin bizi güçlendireceği açıktır.
Gelelim Yorumlarımıza:
Çok geç kalınmış pişmanlık, dertlere çare olmadığı gibi, itibar da kazandırmaz!
Not: Bildiriye imza atan isimler
“Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, eski Kalkınma Bakanı Müslim Doğan, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hakan Tartan, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, eski Milletvekilleri Abdullah Erdoğmuş, Beyhan Aslan, Haluk Özdalga, Sırrı Özbek, Nesrin Nas, Suat Kınıklıoğlu, hukukçu Ali Rıza Çoban, sosyolog Doğu Erbil, iktisatçılar Erdal Türkkan, Mehmet Altan, yazar Figen Çalıkuşu, işletmeci Helün Fırat.”